15 Mayıs 2011 Pazar

Küresel Isınmanın Toplumlar Üzerindeki Etkileri

Tarımda oluşacak büyük eşitsizlikler  Üretim şekli olarak tarım, iklimdeki 2-3 derecelik ısınmadan etkilenmez. Ancak bu ısınma, var olan eşitsizlikleri belirginleştirerek dünya çapında tahıl dağılımı üzerinde etki gösterecek. Kuzey yarımküre daha fazla verim alırken, sıcak ülkeler tatlı su kaynaklarında ve ekilebilir topraklarında büyük kayıplarla karşılaşacaktır. Bununla birlikte su taşkınları, veya fırtınaların sıklığındaki ve yoğunluğundaki artış, bu aşırı olayların zararlı sonuçlarını dünyanın daha büyük bir kısmına yayacak.
“Mısır, hintdarısı, darı, şeker kamışı, ve sıcak ürünler ısınmadan faydalanacak. Ama, tarım en çok Güney yarımkürede zarar görecek.”
Muhtelif etkenler
  Toprakların niteliği tarımın gelişiminde önemli bir etkendir. Oysa kuraklığın yerleşeceği her yerde, verimli toprak kalınlığı azalacak. Tersine, biyocoğrafi bölgelerin dağılım alanındaki değişim, özellikle yüksek dağlarda ve Kuzey yarımkürenin kuzey bölgelerinde yeni yerlerin ekilebilir toprağa dönüşmesinde katkıda bulunacak.
Bu ekilebilir toprakların niteliği ve kalıcılığı meteorolojik olayların yoğunluğuna ve sıklığına bağlıdır. Tarladaki ürünler fırtınalarla yere serilir, deniz seviyesinin yükselmesi veya su taşkınları ile sular altında kalır, dolu sağanaklarıyla kırılır, su hortumları yüzünden daha dalındayken çürür ve sayıları iklimsel etkenlere bağlı olan parazitlerden zarar görür. En aşırı olaylar toprağı kelimenin tam anlamıyla altüst eder. Subtropikal kuşaktaki şiddetli yağmurlar verimli toprağın ince örtüsünü alıp gider.
Sonuç olarak, tarımın geleceği toprakta bulunan su miktarına bağlıdır. Su miktarı eksik olduğunda özellikle Mağrib, Orta Asya ve Güney Afrika gibi fakir ülkelerdeki sulu alanların üretim bölgelerinden olan uzaklığı daha da artacak. 1,7 milyar insan şu anda suyun çok az olduğu bölgede yaşıyor. Bu sayı 2100’de hatta 2050’lerden itibaren 5 milyar olabilir. her şeye rağmen mısır, hintdarısı, darı veya şeker kamışı gibi tropikal bitkiler uyum sağlayabilmek zorundalar.
Kuzeyde artan verimlilik
 Sıcaklık artışına bağlı olan büyüme mevsimlerinin uzaması fotosentez biçimlerini kolaylaştırdığı için, tahıl tarımına patates veya manyokaya öncelikle yarar getirecektir. Avrupa’da bugünden 2050’ye kadar, doğal evrim düzeltildikten sonra hektar başına buğday verimi %9’dan %35’e yükselebilir. Bu artıştan daha çok kıtanın güneyi özellikle İtalya, Yunanistan, Fransa’nın güneyi ve İspanya’nın kuzeyi yararlanacak. Bu arada uzun sıcak haftalar boyunca yağış eksikliği, bu tarlaların aniden yok olmasına neden olabilir. Fransa’da, Yunanistan’da, Avusturya’da, Portekiz’de ve İtalya’da verimin birkaç hafta içinde %30 düştüğü 2003 yazında durum buydu. Kuraklığın yerleşebileceği Portekiz’in güneyinde verimlilik hektar başına 3-4 ton azalacak. Kıtanın kuzeyinde ise havanın ılımanlaşması sayesinde aynı oranda artacak. Örneğin Finlandiya’da her bir ek derece için, ekilebilir bölgelerin kuzeye doğru 100 ila 150 km arasında alanlarını genişleceteği tahmin ediliyor. Dünya ölçeğinde, Kuzey Amerika %20 ila %50, Avrasya’nın tahıl ambarına dönebilecek Rusya’nın ise %40 ila %70 arasında bir verimlilik artışıyla daha fazla fayda sağlayacak bölgeler olacak. Oysa, Afrika’da yanlış işletim yüzünden gerileyen ekilebilir toprak alanı hızlanan bir ritmle azalacak. Hektar başına verimlilik aynı düşüşü izleyecek. Tropik asya bölgelerinde pirinç fotosentezindeki özellikler nedeniyle her bir ek derece için, üretimde %7,4’lük bir azalmadan endişe ediliyor. Ama küresel olarak tarımsal üretim miktarı artacak. Hiç kuşku yokki bu artıştan faydalanmadaki eşitsizlik daha da artacak. Zengin ülkeler, daha önce hiç olmadığı kadar fakir ülkelerin ithalatını finanse edecek.
Okyanuz Seviyesinde Yükselme
 Deniz suyu, yüzyıllardır kıyılara saldırıyor. Bir çok insan karaların iç kısımlarına doğru gitmek zorunda kalacak. Alçak mercanadaları ve adalar tamamen yok olacak ve şehirler yeniden kurulmak zorunda kalacak. Tuzlu su, toprağın içine işleyerek yer altı su tabakasının kaynağını bozacak, kıyıların korunması için önemli olan ve hem karada hem denizde yaşayabilen canlıların biyolojik ortamını bozacak. Daha endişe verici olan ise okyanusların karbondioksit emme kapasitesinin azalacak gibi görünmesidir. Okyanus doyma noktasına mı gelecek? Bu durumda çok uzun bir süre için okyanuslar karbon kaynağına dönüşecek.
“2100’de okyanus 14cm ila 80 cm arasında yükselecek. Bu yükselme şimdiden başladı ve yüzyıllar boyunca devam edecek. Ama bunun sorumlusu deniz buzulları olmayacak. Akıntılar ve kıyılar, etkilerini ölçemediğimiz büyük bir enerjiye maruz kalacaklar.”
Deniz nereye kadar yükselecek?
   Okyanuslar yeryüzünün ortalama sıcaklığının yükselmesine iki türlü tepki verecek, bunlardan ilki genleşme, ikincisi ise buzul ve buzul takkelerinin erimesi ile su miktarının artması. Isınmanın gittikçe daha derin katmanları etkilemesiyle genleşme uzun zaman alacak. Daha yavaş gerçekleşen buzların erime süreci ise toplamda bin yıldan uzun sürecek. Dünyanın ortalama sıcaklığı 2100 yılında sabitlense bile takip eden yıllarda deniz seviyesi yükselmeye devam edecek. Farklı senaryolar, 2100’de deniz suyundaki ortalama yükselmenin mevcut iklim modelleri içinde, 14 cm ila 80 cm arasında olacağını belirtiyor. Kutup buzulların tamamen erimesi gibi gerçekleşmesi oldukça zor bir varsayımda bu erimenin etkisi azami 80m’ye ulaşacak.
Tehdit altındaki kıyılar, kullanılamayacak adalar
   Bu yüzyıl boyunca, zaten geri çekilmekte olan akarsu deltaları, deniz tarafından yutulmaya devam edecek. Alçak kıyılar doğrudan tehdit altında. Toprağın sabit olduğunu dikkate alırsak, bu tehdidi belirleyebilmek için insanların ayaklarını suda bulmayacaklarından emin olduğu yüksekliği yaklaşık 3 ile çarpmak gerekmektedir. Buda aşağı yukarı 3metre olsun. Oysa dünya nüfusunun %20’den fazlası denizden üç metre yüksekliğin altında yaşıyor. Bir küresel modelleme, Bangladeş gibi bazı kıyıların 30 km’ye kadar geri çekileceğini öngörüyor. Fransa’da ise her bir metrelik yükselme için kıyıların 100 metre geri çekileceği tahmin ediliyor. Bu durum kumsalların heryerde yok olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü yeterince tortu biriktirebilenler kurtulacak.
Suların yükselme limitlerini aşması
  Kıyı topografyasının rezonans olaylarının merkezi olduğu yerlerde, suların ilerlemesi, güneş dünya ve ayın aynı hizada olduğu büyük genlikli gelgit ve fırtına dalgalarını daha büyütecektir. Suyun azami seviyesinin beklenenin üzerine çıkması limit aşımları daha sık olacaktır. Modeller, Loire halicinde, deniz seviyesinde 30 cm’lik bir yükselme için, 1,4 km’lik bir fazlalığın 100 yılda bir değil 10 yılda bir görüleceğini belirtiyor.
Akıntılar
  Atmosfer okyanus ikilisi tarafından kullanılan enerjideki artışın El Nino ve El Nina olayları üzerinde sonuçları olabilir. Bununla birlikte, araştırmacılar bu yüzyıl boyunca ne Nino ve Nina salınımında kuvvetli bir hızlanma nede meteorolojik belirtilerinde bir yoğunlaşma bekliyorlar. Muhtemelen Kuzey Atlantik salınımı içinde aynı durum geçerli olacak. Buna karşılık Gulf Stream, küresel okyanus dolaşımının bir parçasıdır. Oysa, Gröland buzulunun olası hızlı erimesi, Gulf Stream akıntısın önünde bir tuzsuz deniz suyu barajı oluşturabilir. Bu baraj ise, akıntıyı yön değiştiremeye zorlayacak ve akıntının dönen bandı başlatıcı hareketi yapmasına engel olacak. Bu durumda başlatıcı hareket daha güneyde buluncak ki, bu da Batı Avrupa kıyılarının görünümünde hatırı sayılır bir değişime yol açacaktır. Yani modellere bakılırsa dah az ısınma olacak, ama soğuma olmayacak. Bu arada, dönen bandın durması okyanuslarda büyük bir düzensizlik oluşturacak.
Genel olarak, deniz seviyesinin yükselmesi ve yüzeyindeki ısı artışı, deniz buzullarının küçülmesi ile tuzluluk oranında, dalga rejimlerinde ve okyanus dolaşımındaki değişimler denizlerdeki ekolojik yapıları değiştirecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder