15 Mayıs 2011 Pazar

Küresel Isınmanın Türkiye'ye etkileri

Küresel ısınma ve yanlış su yatırımları, Türkiye'nin "su bütçesini" yok edebilir.Suyun aşırı tüketimine yönelik yatırımların devam etmesi halinde ülkemizin küresel ısınmanın etkilerinden olumsuz etkilenmesinden endişe ediyoruz. Türkiye, sanılanın aksine, su kaynakları açısından son derece fakir olup kişi başına düşen su miktarı dünya ortalamasının yaklaşık beşte birine karşılık geliyor.
Küresel ısınmanın etkisiyle Türkiye'nin su kaynakları daha da kısıtlı hale geleceği için su bütçemizin son derece dikkatli kullanılması gerekiyor.
Ülkemizin 2030 yılı su kullanım hedefleri ve yatırımları, suyun daha çok israf edilmesine neden olabilir.
Suyumuzu nasıl kullanıyoruz?Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü verilerine göre 2003 yılı itibariyle kullanılan suyun miktarı toplam 40,1 milyar metreküp. Bu miktarın 6,2 milyar metreküpü (%15,5) içme suyu, 4,3 milyar metreküpü (%10,7) sanayi, 29,6 milyar metreküpü (%73,8) ise tarımsal amaçlı olarak kullanılıyor. Bu dağılım içinde en büyük paya sahip (toplam su kullanımının dörtte üçü) tarımsal su kullanımının, DSİ 2030 planına göre 72 milyar metreküpe çıkarılarak yüzde 143 oranında artırılması öngörülüyor. Öte yandan, yine DSİ Genel Müdürlüğü verilerine göre sulanabilir alanların 2030 yılına kadar 4,9 milyon hektardan 8,5 milyon hektara çıkarılarak yüzde 73 oranında büyütülmesi planlanıyor.
Tarımda israf edilen suNe var ki, Türkiye'nin kısıtlı su kaynaklarının dörtte üçünü tüketen sulama yatırımları hızla yapılırken suyun tasarruflu kullanımı ve ürün deseni üzerinde yeterince durulmuyor. Ülkemizde sulanan alanların %94'ü, suyu israf eden yüzey sulama metotları (karık, tava ve salma) ile yapılırken geriye kalan sadece %6'lık bir alanda basınçlı sulama sistemleri (yağmurlama, damlama) kullanılıyor. Oysa yüzey sulama yöntemi yerine basınçlı sulama sistemlerinin oluşturulmasıyla tarımsal sulama için kullanılan sudan tüm ürünlerde en az yüzde 50 oranında tasarruf sağlanabilir. Bu güne kadar sulamanın yüzeyden yapılması nedeniyle Türkiye'nin su kaynaklarının en azından üçte birinin israf edildiği tahmin ediliyor.
Yüzey sulaması yapılarak suyun israf edilmesi ve şeker pancarı gibi aşırı su tüketen tarımsal ürünlerin desteklenmesi nedeniyle Konya Havzası'ndaki sazlıklar başta olmak üzere dünyaca ünlü pek çok sulak alanımızı kaybettik.
2030'da daha çok sulak alan yok olabilirDSİ, tarım sektörü dışındaki sektörlerde de suyun tüketiminde büyük bir artış öngörüyor ve toplam kullanılan su miktarını 40,1 milyar metreküpten 112 milyar metreküpe çıkarmayı (yüzde 179'luk artış) hedefliyor. Bu artışın Türkiye'nin doğal su rezervleri olan sulak alanları nasıl etkileyeceğiyle ilgili bir hesaplama bulunmuyor. Ancak hâlihazırdaki 40,1 milyar metreküplük su kullanımı nedeniyle Marmara Denizi'nden daha büyük bir yüzölçümüne karşılık gelen 1 milyon 400 bin hektarlık doğal sulak alanın (Türkiye'deki sulak alanların yaklaşık yarısı) kaybedildiği dikkate alındığında 2030 yılında doğal sulak alanların neredeyse tamamının yok olması bekleniyor.
Küresel ısınmaya hazır değilizKüresel ısınma tüm dünyanın ve Türkiye'nin su kaynaklarını tehlikeye sokarken, Türkiye suyun aşırı kullanımına neden olan tarımsal yatırımları gerçekleştirmeye devam ediyor. Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın "İsrail modeli" olarak tanımlanan basınçlı sulamaya geçiş konusundaki prensip kararları son derece sevindirici, ancak yeterli değil. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerini en aza indirebilmek için DSİ'nin 2030 yılında tarımsal su kullanımını %143 oranında artırarak yeni sulu tarım alanları açma hedefinin gözden geçirilmesi ve çevresel açıdan risk taşıyan projelerin iptal edilmesi şart.
Konu hakkında açıklama yapan Doğa Derneği Genel Müdür Güven Eken "Türkiye'nin küresel ısınmaya karşı mücadelesinde daha etkili olabilmesi için acil olarak harekete geçmesi gerekiyor. Bu nedenle, Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın su kaynaklarıyla ilgili politikalarını müştereken belirlemek konusundaki adımları son derece umut verici. Ancak Türkiye'nin su kaynaklarının korunabilmesi için Devlet Su İşleri'nin 2030 planlarında köklü değişiklikler yapılması ve çevre üzerindeki etkileri tam olarak bilinmeyen su yatırımlılarının durdurulması gerekiyor" dedi.

Küresel Isınmanın Toplumlar Üzerindeki Etkileri

Tarımda oluşacak büyük eşitsizlikler  Üretim şekli olarak tarım, iklimdeki 2-3 derecelik ısınmadan etkilenmez. Ancak bu ısınma, var olan eşitsizlikleri belirginleştirerek dünya çapında tahıl dağılımı üzerinde etki gösterecek. Kuzey yarımküre daha fazla verim alırken, sıcak ülkeler tatlı su kaynaklarında ve ekilebilir topraklarında büyük kayıplarla karşılaşacaktır. Bununla birlikte su taşkınları, veya fırtınaların sıklığındaki ve yoğunluğundaki artış, bu aşırı olayların zararlı sonuçlarını dünyanın daha büyük bir kısmına yayacak.
“Mısır, hintdarısı, darı, şeker kamışı, ve sıcak ürünler ısınmadan faydalanacak. Ama, tarım en çok Güney yarımkürede zarar görecek.”
Muhtelif etkenler
  Toprakların niteliği tarımın gelişiminde önemli bir etkendir. Oysa kuraklığın yerleşeceği her yerde, verimli toprak kalınlığı azalacak. Tersine, biyocoğrafi bölgelerin dağılım alanındaki değişim, özellikle yüksek dağlarda ve Kuzey yarımkürenin kuzey bölgelerinde yeni yerlerin ekilebilir toprağa dönüşmesinde katkıda bulunacak.
Bu ekilebilir toprakların niteliği ve kalıcılığı meteorolojik olayların yoğunluğuna ve sıklığına bağlıdır. Tarladaki ürünler fırtınalarla yere serilir, deniz seviyesinin yükselmesi veya su taşkınları ile sular altında kalır, dolu sağanaklarıyla kırılır, su hortumları yüzünden daha dalındayken çürür ve sayıları iklimsel etkenlere bağlı olan parazitlerden zarar görür. En aşırı olaylar toprağı kelimenin tam anlamıyla altüst eder. Subtropikal kuşaktaki şiddetli yağmurlar verimli toprağın ince örtüsünü alıp gider.
Sonuç olarak, tarımın geleceği toprakta bulunan su miktarına bağlıdır. Su miktarı eksik olduğunda özellikle Mağrib, Orta Asya ve Güney Afrika gibi fakir ülkelerdeki sulu alanların üretim bölgelerinden olan uzaklığı daha da artacak. 1,7 milyar insan şu anda suyun çok az olduğu bölgede yaşıyor. Bu sayı 2100’de hatta 2050’lerden itibaren 5 milyar olabilir. her şeye rağmen mısır, hintdarısı, darı veya şeker kamışı gibi tropikal bitkiler uyum sağlayabilmek zorundalar.
Kuzeyde artan verimlilik
 Sıcaklık artışına bağlı olan büyüme mevsimlerinin uzaması fotosentez biçimlerini kolaylaştırdığı için, tahıl tarımına patates veya manyokaya öncelikle yarar getirecektir. Avrupa’da bugünden 2050’ye kadar, doğal evrim düzeltildikten sonra hektar başına buğday verimi %9’dan %35’e yükselebilir. Bu artıştan daha çok kıtanın güneyi özellikle İtalya, Yunanistan, Fransa’nın güneyi ve İspanya’nın kuzeyi yararlanacak. Bu arada uzun sıcak haftalar boyunca yağış eksikliği, bu tarlaların aniden yok olmasına neden olabilir. Fransa’da, Yunanistan’da, Avusturya’da, Portekiz’de ve İtalya’da verimin birkaç hafta içinde %30 düştüğü 2003 yazında durum buydu. Kuraklığın yerleşebileceği Portekiz’in güneyinde verimlilik hektar başına 3-4 ton azalacak. Kıtanın kuzeyinde ise havanın ılımanlaşması sayesinde aynı oranda artacak. Örneğin Finlandiya’da her bir ek derece için, ekilebilir bölgelerin kuzeye doğru 100 ila 150 km arasında alanlarını genişleceteği tahmin ediliyor. Dünya ölçeğinde, Kuzey Amerika %20 ila %50, Avrasya’nın tahıl ambarına dönebilecek Rusya’nın ise %40 ila %70 arasında bir verimlilik artışıyla daha fazla fayda sağlayacak bölgeler olacak. Oysa, Afrika’da yanlış işletim yüzünden gerileyen ekilebilir toprak alanı hızlanan bir ritmle azalacak. Hektar başına verimlilik aynı düşüşü izleyecek. Tropik asya bölgelerinde pirinç fotosentezindeki özellikler nedeniyle her bir ek derece için, üretimde %7,4’lük bir azalmadan endişe ediliyor. Ama küresel olarak tarımsal üretim miktarı artacak. Hiç kuşku yokki bu artıştan faydalanmadaki eşitsizlik daha da artacak. Zengin ülkeler, daha önce hiç olmadığı kadar fakir ülkelerin ithalatını finanse edecek.
Okyanuz Seviyesinde Yükselme
 Deniz suyu, yüzyıllardır kıyılara saldırıyor. Bir çok insan karaların iç kısımlarına doğru gitmek zorunda kalacak. Alçak mercanadaları ve adalar tamamen yok olacak ve şehirler yeniden kurulmak zorunda kalacak. Tuzlu su, toprağın içine işleyerek yer altı su tabakasının kaynağını bozacak, kıyıların korunması için önemli olan ve hem karada hem denizde yaşayabilen canlıların biyolojik ortamını bozacak. Daha endişe verici olan ise okyanusların karbondioksit emme kapasitesinin azalacak gibi görünmesidir. Okyanus doyma noktasına mı gelecek? Bu durumda çok uzun bir süre için okyanuslar karbon kaynağına dönüşecek.
“2100’de okyanus 14cm ila 80 cm arasında yükselecek. Bu yükselme şimdiden başladı ve yüzyıllar boyunca devam edecek. Ama bunun sorumlusu deniz buzulları olmayacak. Akıntılar ve kıyılar, etkilerini ölçemediğimiz büyük bir enerjiye maruz kalacaklar.”
Deniz nereye kadar yükselecek?
   Okyanuslar yeryüzünün ortalama sıcaklığının yükselmesine iki türlü tepki verecek, bunlardan ilki genleşme, ikincisi ise buzul ve buzul takkelerinin erimesi ile su miktarının artması. Isınmanın gittikçe daha derin katmanları etkilemesiyle genleşme uzun zaman alacak. Daha yavaş gerçekleşen buzların erime süreci ise toplamda bin yıldan uzun sürecek. Dünyanın ortalama sıcaklığı 2100 yılında sabitlense bile takip eden yıllarda deniz seviyesi yükselmeye devam edecek. Farklı senaryolar, 2100’de deniz suyundaki ortalama yükselmenin mevcut iklim modelleri içinde, 14 cm ila 80 cm arasında olacağını belirtiyor. Kutup buzulların tamamen erimesi gibi gerçekleşmesi oldukça zor bir varsayımda bu erimenin etkisi azami 80m’ye ulaşacak.
Tehdit altındaki kıyılar, kullanılamayacak adalar
   Bu yüzyıl boyunca, zaten geri çekilmekte olan akarsu deltaları, deniz tarafından yutulmaya devam edecek. Alçak kıyılar doğrudan tehdit altında. Toprağın sabit olduğunu dikkate alırsak, bu tehdidi belirleyebilmek için insanların ayaklarını suda bulmayacaklarından emin olduğu yüksekliği yaklaşık 3 ile çarpmak gerekmektedir. Buda aşağı yukarı 3metre olsun. Oysa dünya nüfusunun %20’den fazlası denizden üç metre yüksekliğin altında yaşıyor. Bir küresel modelleme, Bangladeş gibi bazı kıyıların 30 km’ye kadar geri çekileceğini öngörüyor. Fransa’da ise her bir metrelik yükselme için kıyıların 100 metre geri çekileceği tahmin ediliyor. Bu durum kumsalların heryerde yok olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü yeterince tortu biriktirebilenler kurtulacak.
Suların yükselme limitlerini aşması
  Kıyı topografyasının rezonans olaylarının merkezi olduğu yerlerde, suların ilerlemesi, güneş dünya ve ayın aynı hizada olduğu büyük genlikli gelgit ve fırtına dalgalarını daha büyütecektir. Suyun azami seviyesinin beklenenin üzerine çıkması limit aşımları daha sık olacaktır. Modeller, Loire halicinde, deniz seviyesinde 30 cm’lik bir yükselme için, 1,4 km’lik bir fazlalığın 100 yılda bir değil 10 yılda bir görüleceğini belirtiyor.
Akıntılar
  Atmosfer okyanus ikilisi tarafından kullanılan enerjideki artışın El Nino ve El Nina olayları üzerinde sonuçları olabilir. Bununla birlikte, araştırmacılar bu yüzyıl boyunca ne Nino ve Nina salınımında kuvvetli bir hızlanma nede meteorolojik belirtilerinde bir yoğunlaşma bekliyorlar. Muhtemelen Kuzey Atlantik salınımı içinde aynı durum geçerli olacak. Buna karşılık Gulf Stream, küresel okyanus dolaşımının bir parçasıdır. Oysa, Gröland buzulunun olası hızlı erimesi, Gulf Stream akıntısın önünde bir tuzsuz deniz suyu barajı oluşturabilir. Bu baraj ise, akıntıyı yön değiştiremeye zorlayacak ve akıntının dönen bandı başlatıcı hareketi yapmasına engel olacak. Bu durumda başlatıcı hareket daha güneyde buluncak ki, bu da Batı Avrupa kıyılarının görünümünde hatırı sayılır bir değişime yol açacaktır. Yani modellere bakılırsa dah az ısınma olacak, ama soğuma olmayacak. Bu arada, dönen bandın durması okyanuslarda büyük bir düzensizlik oluşturacak.
Genel olarak, deniz seviyesinin yükselmesi ve yüzeyindeki ısı artışı, deniz buzullarının küçülmesi ile tuzluluk oranında, dalga rejimlerinde ve okyanus dolaşımındaki değişimler denizlerdeki ekolojik yapıları değiştirecektir.

Nükleer fizikçilere göre küresel ısınma felakete sürüklüyor.

Avrupa'da kayak merkezleri küresel ısınma nedeniyle tehdit altında

Bilimadamlarının insanlığı bekleyen tehlikeleri göstermek için 1947'de ortaya çıkardıkları temsili kıyamet günü saati ileriye alındı. Temsili saate göre artık gece yarısına sadece 5 dakika kaldı.

Bilimadamları insanlığın sonunu temsil eden 'kıyamet saatini' iki dakika ileri aldı.

Saati ABD'nin nükleer silah programında çalışan bilimadamları tarafından kurulan Nükleer Bilimciler Dergisi üyeleri ayarladı.

İnsanlığı uyarmak için yaratılan 'kıyamet saati' ilk kez kamuoyuna sunulduğu 1947 yılından bu yana 18 kez ileri alındı.

'Kıyamet saati' en son 11 Eylül saldırıları ve ABD'nin Balistik Füze Anlaşması'ndan çekilmesi nedeniyle 2002'de ayarlanmıştı.

Gerekçe hep nükleer araştırmaların ya da silahlanma yarışının bir ileri aşamaya geçmesi ya da savaşlar oldu.

Ancak yelkovan ilk kez farklı bir tehdit nedeniyle ileriye alındı: Küresel ısınma.
Bilimadamları tarafından yapılan açıklamada "Karbon salınımlı üretim teknolojileri ve otomobiller nükleer patlamalardan daha tehlikeli olmayabilir ancak yaşam için en az o boyutta bir tehdit ve panzehiri yok" ifadesine yer verildi.

OECD'den de küresel ısınmanın Avrupa'daki etkilerine ilişkin çarpıcı bir açıklama geldi.

Örgütün raporuna göre Avrupa'da ünlü kayak merkezleri küresel ısınma nedeniyle tehdit altında bulunuyor.

Özellikle de Almanya'nın Bavyera eyaletindeki kayak merkezleri.

Raporda Fransa İtalya ve İsviçre Almanya'ya göre daha iyi durumda olmakla birlikte kayak merkezleri açısından risk altındaki ülkeler olarak sıralanıyor.

Biyolojik Çeşitlilik, Çevre Sorunları ve Etkileri

Biyolojik Çeşitlilik:
• Bir bölgedeki bitki ve hayvan türlerinin ve çeşitlerinin sayıca zenginliği biyolojik çeşitlilik anlamına gelir.
• Ülkemizde hayvancılıkta koyun, sığır, keçi; ormancılıkta çam ve meşe türleri; balıkçılıkta ise alabalık, kefal ve levrek bulunmaktadır. Köy pazarlarında ise acur, taflan, çitlenbik, iğde, göleviz, ahlat, alıç, delice, idris, melengiç, hünnap, üvez, yonca, mürdümük gibi sebze ve meyvelere rastlanır.
Nesli Tükenen Canlılar
• Anadolu leoparı
• Asya fili
• Kunduz
• Aslan
Nesli Tükenmek Üzere Olan Hayvan türleri:
• Akdeniz foku
• Deniz kaplumbağası
• Kelaynak
• Alageyik
• Bozayı
Nesli Tükenmek Üzere Olan Bitki Türleri:
• Kardelen
• Gölsoğanı
• Sıklamen
• Karçiçeği
• Orkide

ÇEVRE SORUNLARI VE ETKİLERİ

HAVA KİRLİLİĞİ• Hava kirliliği sonucunda asit yağmurları, sera etkisi, küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi gibi olumsuz sonuçlar doğar.
• Havadaki azot ve kükürt gazları su buharı ile birleşerek asit oluşmasına neden olur. Sonucunda asit yağmurları oluşur.
• Atmosferde sera etkisi olan gazlar (karbondioksit) arttığında soğurulan ışın da artar. Bu olay atmosferin ve Dünya’nın daha çok ısınmasına sebep olarak küresel ısınmayı doğurur. Küresel ısınma kimi yerlerde çölleşmeye neden olurken kimi yerlerin ise sular altında kalmasına sebep olan bir felakettir. Ozon tabakasının delinmesi bitki ve hayvanlarda olumsuz durumlar yaratarak biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkiler.

SU KİRLİLİĞİ

• Endüstriyel atıklar, ev atıkları tarımsal mücadele ilaçları, doğal ve yapay gübreler, sanayi kuruluşlarının olumsuz etkisi suların kirlenmesine sebep olmaktadır.
• Ülkemizde Marmara Denizi, İzmit ve İzmir Körfezleri, Sakarya ve Gediz nehirleri, Tuz Gölü ve Akşehir Gölü su kirliliğinin görüldüğü yerlerdir.

TOPRAK KİRLİLİĞİ

- Yerleşim alanlarından çıkan atıklar, eksoz gazları, endüstri atıkları, tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine neden olmaktadır.



ORMAN TAHRİBİ

• Ormanlar;
- Erozyonu önler.
- Besin maddesi sağlar.
- Kereste hammaddesidir.
- İlaç hammaddesi olarak kullanılır.
- Oksijen kaynağımızdır.
• Ancak yapılan araştırmalar Türkiye’de 1937 yılından bu yana 1, 5 milyon hektarlık alan yok olmuştur.
• Erozyon: Verimli toprağın su ve rüzgar ile aşınarak yok olmasıdır.

ÇIĞ
• Eğimli arazideki kar kütlesinin önündeki taş, toprak ve ağacı alarak götürmesidir. Aşınma ve taşınma yoluyla toprağın verimsizleşmesine neden olur.
NÜKLEER KİRLİLİK
• Nükleer silahlar ve nükleer kazalar sonunda ortaya çıkan nükleer atıklar kirliliğe sebep olmaktadır. 1986 yılında yaşanan Çernobil Nükleer Enerji Santrali Kazası’ndan ülkemizde en çok Karadeniz Bölgesi etkilenmiştir.

Küresel ısınma

Küresel ısınmanın sonuçları

  



  Küresel ısınmanın sonuçları  BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) çalışmaları sonucunda, küresel ısınmanın Avrupa'da, kutuplarda, küçük ada devletlerinde ve dünyanın başka bölgelerinde yol açabileceği sonuçlar belirlendi.  Taslak halindeki rapor, 130'u aşkın ülke hükümetinin desteklediği ve 2000 dolayındaki bilim adamını ve hükümet temsilcisini kapsayan IPCC'nin yarın başlayacak toplantılarında ele alınacak ve nihai şekli, 6 Nisanda Brüksel'de açıklanacak.
      -İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN AVRUPA'DA BEKLENEN ETKİLERİ- küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri
     küresel ısınma, küresel ısınma nedir, küresel ısınmanın nedenleri, küresel ısınmanın sebepleri, küresel ısınma videoları, küresel ısınma resimleri -Nehir yatağı havzalarının, şiddetli ve tehlikeli akıntılara sahip kısımları yüzde 19'dan, 2070 yılında yüzde 34-36'ya çıkacak.

      -Batı Avrupa'da muhtemelen milyonlarca insan, sulak alanlarla iç içe yoksunluk içerisinde yaşayacak.

      -Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir senaryonun gerçekleşmesi halinde 2080'lerde yılda fazladan 2,5 milyon kişi daha kıyı şeritlerindeki sellerden etkilenecek.

      -Çeşitli senaryolara göre 2070'lerde akarsu potansiyelleri Avrupa'nın Akdeniz kısmında yüzde 20-50 arasında düşerken, Kuzey ve Doğu Avrupa kısımlarında yüzde 15-30 arasında artacak. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -Alp buzullarının küçük olanları ortadan kalkacak, büyükleri 2050 itibariyle yüzde 30-70 arasında eriyecek.

      -Akdeniz'e yönelik turizm yazın düşerken, ilkbahar ve sonbaharda artacak.

         -KUTUPLAR VE BAZI DİĞER BÖLGELER- küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri
 
      -Kuzey kutbundaki deniz buzulları 2100'e kadar yüzde 22-33 arasında azalacak, Antarktika'da ise tamamen ortadan kalkabilecek.seo arama motoru optimizasyonuDeniz dışı alanlardaki buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki deniz seviyesini yükseltecek. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin 18-59 santimetre arasında olabileceği tahmin ediliyor.

      -Şu anda 500 bin kilometre kare olan Himalaya buzul alanı, 2030'da 100 bin kilometre kareye kadar gerileyebilecek. küresel ısınma

      -Asya'da birçok ülkede açlık sorunu olacak. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -Asya'da 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısı 1,2 milyar kişiye kadar yükselebilecek. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -Ada devletlerde genellikle kıyılara inşa edilen uluslararası havaalanları ve yollar su altında kalabilecek.

Küresel Isınma ve Büyük Erime

"Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız"George Philander
  
Dünya ısınıyor, hem de hızla. Peki bizler bu ısınmanın ne kadarından sorumluyuz? Şu anda Alaska'dan And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6 C arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar çok daha fazla ısındı. Sonuçlar pek de iç açıcı değil. Buzullar eriyor, nehirler kuruyor, kıyılar erozyona uğruyor ve yakınlarda yaşayan toplulukları tehdit ediyor. Yüzlerce yıldır ormanları kesiyor; kömür, petrol ve benzin yakarak bitkilerle okyanusların soğurabileceğinden çok daha büyük bir hızla karbon dioksit ve ısıyı tutan diğer gazları atmosfere salıyoruz. Atmosferdeki karbon dioksit düzeyi bugün, yüz binlerce yıl önce olduğundan çok daha yüksek.

   İklim uzmanlarından George Philander, "Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız" diyor.

   Bazı şüpheciler, "Hemen karar vermeyin" diyor. İklim kararsızlığıyla ünlüdür. Bin yıl önce Avrupa ılımandı ve İngiltere'de şaraplık üzümler yetişiyordu; 400 yıl öncesine gelindiğinde ise iklim değişmiş, hava serinlemiş ve Thames belirli aralıklarla donmaya başlamıştı. Şu andaki ısınma da doğanın kaprisi, geçici bir durum olamaz mı? Uzmanlar, "Bundan çok da emin olmayın" diyor. Ancak gezegen genelinde ateşi yükselten bir diğer etken daha var.

   IPCC (BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli), yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5 C'lik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir. Ve bazı uzmanlar günümüzdeki sıcaklık artışının yıkıcı bir iklimsel sendelemeyi hızlandırabileceği konusunda kaygılı.

   IPCC, iklim sisteminin nasıl işlediğini ve insan etkinliklerinin bunu nasıl değiştirdiğini anlamamızı sağlayan daha güçlü kanıtları içeren üçüncü değerlendirme raporunu 2001 yılında yayınladı. Bu değerlendirmeye göre, "son 50 yılda gözlenen ısınmanın büyük bölümünün insan etkinliklerine bağlanabileceği konusunda yeni ve daha güçlü kanıtlar" vardır.

  Raporda ayrıca, küresel ısınmanın daha önce düşünülenden daha hızlı ve şiddetli gerçekleştiği saptaması da yer almaktadır. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor.

IPCC, iklim değişiminin şu anda yaşandığına ilişkin şu kanıtları gösteriyor:

  • 1990 yılı bilinen en sıcak onyıl, 1998 ise en sıcak yıl olmuştur (Not: BM Dünya Meteoroloji Örgütü'ne (WMO) göre, 1998 kaydedilmiş en sıcak yıl olmaya devam ederken, 2002 en sıcak ikinci yıl olarak 2001'i de geride bıraktı).
     
  • Ortalama küresel yüzey sıcaklığı arttıkça, kar örtüsü ve buz alanları da azalmıştır.
     
  • Ortalama küresel deniz düzeyi yükselmiştir ve okyanuslar ısınmaktadır.
     
  • Bölgesel iklim değişiklikleri özellikle de sıcaklık artışı, şimdiye kadar birçok fiziksel ve biyolojik sistemi etkilemiştir.Bu etkiler şunları içermektedir:
    * Buzulların küçülmesi,
    * Permafrost tabakasının çözülmesi,
    * Nehir ve göllerdeki buz tabakalarının daha geç oluşması ve daha erken erimesi,
    * Orta-yüksek düzeydeki büyüme mevsimlerinin uzaması,
    * Bitki ve hayvanların yaşam alanlarında değişiklikler,
    * Bazı bitki ve hayvan popülasyonlarında azalma,
    * Ağaçların erken çiçeklenmesi, böceklerin erken ortaya çıkması, kuşların erken yumurtlaması

     
  • Akdeniz bölgesi de tehlikeli iklim değişimi etkilerine karşı savunmasız durumdadır.

Buzulların Erimesi Asyalıları Tehdit Ediyor...

   İklim değişikliğinin Himalaya dağlarındaki buzulların erime hızını artırması, Asyalıları, tehdit ediyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından Cenevre'de yayımlanan raporda, Hindistan, Çin ve Nepal'in yüksek bölgelerindeki buzul tabakalarının iklimin ısınması sonucu eriyerek, yılda 10-15 metre alçaldığı açıklandı. Rapora göre, iklimin daha da ısınması ve Himalaya buzullarının hızla erimesi halinde, akarsu ve nehirlerin rejimleri bozulacak ve birçok yer sular altında kalacak.

Seviyede normalleşme
   Su seviyesi, 30-40 yıl sonra normale dönecek olsa da, Çin'in batısı, Nepal ve Hindistan'ın kuzeyinde ekonomik ve çevresel sorunların ortaya çıkmasına yol açacak.

Himalaya buzulları
  33 bin km2'lik alanı kaplayarak, yedi büyük nehri besliyor ve bu nehirler, dünyanın en kalabalık bölgelerinden geçiyor. Bölgede son 30 yılda ortalama sıcaklık bir derece artmış bulunuyor.


 

Küresel Isınma ve Buzulların Erimesi Hollanda'nın Sahillerini Yok Edecek

  Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.

  Delft Teknik Üniversitesi'yle iki ayrı mühendislik bürosunun araştırmasına göre, sahillerin çökmesi yanında atmosferdeki sera etkisine bağlı olarak deniz seviyesinde yükselme görülecek ve bu gelişmeler Hollanda sahillerinin güvenliği açısından dramatik sonuçlara yol açacak.

   Sel tehlikesi Araştırmaya göre, Hollanda sahillerinde önümüzdeki 100 yılda ortaya çıkacak çökme, zaman ve derinlik açısından farklılıklar gösterebilecek. Bazı noktalarda daha hızlı çökme görülürken bazı bölgelerde bu daha geç meydana gelebilecek. Sahillerdeki zemin çökmesi öncelikle sel tehlikesini de beraberinde getirecek. Bu nedenle kıyıların denizden gelecek su baskınına karşı korunması konusunda alınacak önlemlerin, daha geniş zaman dilimi dikkate alınarak planlanması gerekiyor. Pentagon da aynı sonuca vardı Pentagon tarafından gizli olarak hazırlandığı bildirilen daha sonraysa basına yansıyan bir raporda da, Hollanda sahilleri ve ülkenin büyük bir bölümünün yakın bir gelecekte deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak sular altında kalacağı görüşü dile getirilmişti.


14 Mayıs 2011 Cumartesi

Küresel ısınmaya karşı ne yapmalı?

   ABD'de yayımlanan Time dergisi, son sayısında küresel ısınmaya karşı alınabilecek önlemlere yer verdi.

 Tüm dünyada, küresel ısınmaya karşı hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların alması gereken önlemler tartışılırken, ABD'de yayımlanan haftalık Time dergisi, bireylerin karbon emisyonlarını kısarak küresel ısınmayı yavaşlatabilmeleri için çeşitli öneriler içeren 51 maddelik bir liste yayımladı. Listede yer alan önerilerden bazıları şunlar:

- Evinize ısı yalıtımı yaptırın. Çift camlı pencere kullanmak, yazın geniş perdelerle evinizi güneş ışınlarından korumak enerji sarfiyatınızın yüzde 40 azalmasını sağlayabilir.
- Evinizi aydınlatmak için geleneksel ampul yerine, kompakt floresan ampul (CFL) kullanın. CFL geleneksel ampullerin sadece 4'te biri kadar enerji harcar.
- Çamaşırlarınızı, kaynar suda değil, ılık suda yıkayın.
- İşyerinize yürüyerek ya da düşük karbon emisyonuna neden olan, raylı sistemle ulaşabileceğiniz bir yerde ikamet edin. Otomobil yerine toplu taşımayı tercih edin.
- Evinizi havalandırmak için klimanızı çalıştırmak yerine pencereyi açın. Yazın klimanızı birkaç derece daha yüksek, kışın da termostatınızı birkaç derece daha düşük ayarlayın.
- Faturalarınızı internet üzerinden ödeyin. Bu şekilde fatura dökümleri için harcanan kâğıt tüketimi azalacak ve bunların adresinize taşınması için kullanılan yakıt tüketimi düşecektir.
- Et yerine sebze tüketin. Et sanayisi, büyükbaş hayvanların tükettikleri yiyeceklerin üretimi ve hayvanların çıkardıkları gazlar nedeniyle en yüksek karbon salımına neden olan sektörlerden biridir. Et yerine sebze tüketmek bir yılda neden olduğunuz karbon salımını 1.4 ton azaltabilir.
- Evinize yakın yerlerde üretilen gıdaları satın alın. Sofranıza gelene kadar tüm ülkeyi kat eden sebze, meyve, et ve süt gibi ürünler yüzünden harcanan benzin miktarını düşünün.
- Bahçenize bambu ekin. Bambular bahçe bitkilerinden çok daha fazla karbondioksit emer.
- Yazın işe giderken kravat ve ceket kullanmayın. Bu sayede ofiste klima kullanımını azaltabilirsiniz.
- Televizyon, bilgisayar gibi elektronik eşyalarınızı "stand-by" konumunda bırakmayın, kapatın. Bilgisayarınızı kapatarak karbondioksit salımını yüzde 83 azaltabilirsiniz.
- Kullanılmış kâğıtlarınızı geri dönüşüme gönderin.
- Gereksiz paketleme yaptırmayın. Kafelerde verilen fazla peçeteleri iade edin.
- Bahçenizde fosillerden elde edilen yakıtlardan üretilen gübreleri kullanmayın.
- Otomobilinizde yalnız seyahat etmemeye çalışın.
- Daha az tüketin, daha çok paylaşın.

İklim Değişikliği Nedir?

1) İklim değişikliği nedir?
Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda 15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar, geçmişte yüzey ısısının en yüksek 27 santigrat, en düşük de 7 santigrat derece olduğunu gösteriyor. küresel ısınma

Fakat bilim adamları doğal dengenin, insanlardan kaynaklanan yoğun bir ısınma süreciyle bozulduğunu ve bu durumun dünyadaki hayatın büyük bölümünün tabi olduğu iklimin istikrarı için önemli çıkarımlara yol açacağını söylüyor.

2) Sera etkisi nedir?

Sera etkisi, atmosferde oluşan bir tabakanın yarattığı etki. Bu tabaka Güneş'ten gelen ışınların dünyadan yansıdıktan sonra tekrar atmosferin dışına çıkmasını engelliyor. Sera etkisi olmasaydı dünya son derece soğuk bir gezegen haline gelirdi.

Sera etkisini artırarak dünyanın normalden fazla ısınmasına neden olan gazlardan bazıları karbondioksit, metan ve azotoksit. Bu gazlar modern endüstride ve tarımda kullanılıyor, fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkıyor.

Atmosferin konsantrasyonu her geçen gün artıyor. Örneğin atmosferdeki karbondioksit konstanstrasyonu 1800'lü yıllardan beri yüzden 30'dan daha yüksek bir seviyede arttı.

Bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu sera etkisi yaratan gazların salımındaki artışın, dünyanın ısısının yükselmesine neden olacağını düşünüyor.

3) Isınmanın kanıtı ne?seo arama motoru optimizasyonu

Sıcaklık kayıtları 19'uncu yüzyıl sonlarında tutulmaya başlandı.küresel ısınma, küresel ısınma nedir, küresel ısınmanın nedenleri, küresel ısınmanın sebepleri, küresel ısınma videoları, küresel ısınma resimleri Ortalama küresel sıcaklık 20'nci yüzyılda yaklaşık 0.6 santigrat derece arttı. Sıcaklığın artmasıyla buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyeleri de 10-20 santinmetre arasında yükseldi.

Arktik deniz buzları, son birkaç 10 yılın yaz ve sonbahar döneminde yaklaşık yüzde 40'a varan oranda inceldi. Buna karşılık Antarktika'nın bazı bölümleri daha da soğudu. Yüzey ısısı ve troposferdeki ısı arasında bazı çelişkiler göze çarpıyor.

4) Sıcaklık ne kadar yükselecek?

Sera etkisi yaratan gazların salımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık 1.4-5.8 santigrat derece artacak. Olayın vehameti şöyle açıklanabilir: Medeniyetin ortaya çıkışından beri küresel ortalama sıcaklık sadece 1 santigrat derece arttı.

Sera etkisi yaratan gazların salımı hemen kesilse bile, bilim adamları etkinin uzun bir süre daha devam edeceğini söylüyor. Çünkü büyük buz ve su parçalarını da içeren iklim sisteminin normale dönmesi yüzlerce yıl alabilir.

Bazı bilim adamları, Grönland buzullarında yaşanan erimenin hemen önlem alınsa bile geri dönülmez olduğunu düşünüyor. Yüzlerce yıl sürecek bu işlem, deniz seviyelerinde yedi metrelik bir yükselmeye neden olabilir.

5) Hava durumu ne olacak?

Küresel anlamda çok daha sert hava olayları ortaya çıkacak. Kıyı bölgelerde yağış miktarı artarken, iç bölgelerde sıcak havanın etkisiyle kuraklık baş gösterecek.

Artan fırtınalar ve deniz seviyeleri nedeniyle daha çok sel meydana gelecek. Bununla birlikte, hava sıcaklıkları bölgelere göre çok büyük farklılıklar gösterecek. Ve bu durumun sonuçları tahmin edilmeyecek kadar güç.

6) Etkileri neler olacak?

Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ve seller, fırtınlar, sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artış gibi potansiyel tehlikeler gündeme gelecek.

Bu durum en çok, hızlı iklim değişimine karşı hazırlık yapamayan yoksul ülkeleri etkileyecek.

Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden milyonlarca kişi ölümle yüz yüze gelecek.

7) Ne bilmiyoruz?

Isınmaya insan etkisinin ne kadar olduğunu ve ısınmanın zincirleme etkilerinin neler olabileceğini bilmiyoruz.

Küresel ısınma, sabit buzulların erimesi ile sera etkisi yaratan metan gazının yüksek miktarda salımı gibi, gelecekte ısınmayı tetikleyecek değişikliklere yol açabilir.

Daha sıcak koşullar nedeniyle büyüme hızları artan bitkilerin, büyüdükçe atmosferden daha çok karbondioksit çekmesi gibi ısınmayı hafifletici etkiler de olabilir.

Ancak bilim adamları, karmaşık dengenin, bu olumlu ve olumsuz etkilere nasıl bir tepki verebileceği konusunda emin değil.

8) Şüpheciler ne diyor?

Küresel ısınmaya şüpheyle yaklaşanlar bile dünyanın giderek ısındığını inkar etmiyor. Şüphelerinin dayanağını, küresel ısınma etkisinin insan aktiviteleri nedeniyle ortaya çıkmış olması.

Bazıları şu an tanık olduğumuz değişikliklerin olağandışı olmadığını söylüyor. Buna en büyük dayanakları ise insan var olmadan önce küresel iklim koşullarında yaşanmış olan değişiklikler.

Bazı şüpheci bilim adamları, ısınmayı bir süredir Güneş'te olan yüksek aktivitelere bağlıyor. Bununla beraber, iklimin doğal değişimlerinin en tepesinde bile bir şeyler olduğu ve bunda insanın suçlanması gerektiği yönünde görüşbirliği artıyor.

Küresel ısınmayı önlemenin yolları?

Küresel ısınmaya karşı herkesin yapabileceği bir şey var. İşte bazı pratik önlemler:

Yeni nesil floresan ampul kullanın

Evde en çok kullandığınız 3 ampulü spiral florosan lambalarla değiştirin. Böylece yılda 150 kilo daha az karbondioksit tüketir ve 78 YTL kâr edersiniz.

Çamaşır makinasını tam doldurun
Böylece hem su hem de enerji tasarrufu yapmış olursunuz. Faydası yılda 50 kilo karbondikosit ve 26 YTL’ye denk geliyor.

Geridönüşümlü kağıt ürünleri kullanın
Özellikle yazıcınızdaki kağıdın yüzde 100 dönüşümlü olmasına özen gösterin. Her kutu A4 kağıtta 2.5 kilo karbondioksit tasarrufu yapmış olursunuz.

Banyodan sadece 1 dakika erken çıkın
Su ısıtma masraflarının üçte ikisi uzun duşlardan geliyor. Duşta 1 dakika daha az kalmanız yılda 125 kilo karbondioksit ve 128 YTL kâr etmenizi sağlar.

Alışverişte küçük paketli ürünler alın
* Bir ürünün paketi ne kadar ekonomik kullanılmışsa o kadar az karbondioksit üretmiş demektir. Küçük paketli ürünler ayrıca çöp üretiminizi yüzde 10 azaltır. Bu da yılda 600 kilo karbondioksit az üretmenizi sağlar. Cebinizde 1300 YTL kalır.

* Tükettiğiniz kadar ağaç dikmeye özen gösterin

* Dünyadaki fazla karbondioksiti ağaçlar emer. Diktiğiniz her bir ağaç yılda 20 kilo karbondioksiti emer.

Elektrikli aletlerin fişini mutlaka çekin
* Televizyon, bilgisayar gibi elektrikli aletler kapalıyken bile elektrik harcar. Bunların fişini çekili tutarak yılda 500 kilo ve 330 YTL kazanabilirsiniz.

* Şofbenin derecesini orta seviyede tutun

* Şofbenin derecesine 48’in üzerine çıkarmayın. 220 kilo karbondioksit tasarrufu ve 39 YTL kazandırır.

* Kaloriferi açacağınıza kazak giyin

* Kışın evinizdeki sıcaklığı artıracağınıza üzerinize bir kat daha giysi giyin. Bu basit önlem yılda 500 kilo karbondioksit ve 325 YTL’ye eş

Küresel Isınmanın Yapay nedenleri?

Fosil Yakıtlar:
 Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık u'lik bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.


Sera gazları:

Sera Gazları Oluşumu:
Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır

Sera Etkisinin Önemi:
 Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır.

  Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının -18ºC olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu artışın sürmesi de Dünya'nın iklimsel dengelerinin bozulmasına neden olmaktadır.

  Bu doğal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar sera gazları olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi de başka bir etkendir.


Sera Gazları : Karbondioksit (CO2):
  Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2, Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu ışınlara karşı geçirgendir. Böylece yeryüzüne çarpıp yansıdıklarında onları soğurur.
 
  CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Yapılan ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı 1958'den itibaren %9 artmış ve günümüzdeki artış miktarı yıllık 1 ppm olarak hesaplanmıştır.

Dünyada enerji kullanımı sürekli arttığından, kullanılmakta olan teknoloji kısa dönemde değişse bile, karbondioksit artışının durdurulması olası görülmemektedir.

Sera Gazları: Metan (CH4):
Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde ise metan seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın CO2'den 21 kat daha kalıcı olması nedeniyle en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.

Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer kaplaması sorun yaratmaktadır. Organik çöplerden pek çoğu ayrışarak büyük miktarda metan salgılamakta, bu gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten yanmalara neden olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere salınan metan oranı artmakta ve bunun sonucu olarak da sera etkisi tehlikeli boyutlara varmaktadır.

Sera Gazları: Azotoksit ve Su Buharı:
Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal reaksiyona giren azotoksitleri meydana getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı atıklar ile fosil yakıtların yanması sırasında oluşur. Arabaların egzosundan da çıkmakta olan bu gaz, çevre kirlenmesine neden olmaktadır.

Sera etkisine yol açan gazlardan en önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat troposferdeki yoğunluğunda etkili olan insan kaynakları değil iklim sistemidir. Küresel ısınmayla artan su buharı iklim değişimlerine yol açacaktır.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilimadamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.

Sera Gazları:Kloroflorokarbonlar (CFCs):
1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım alanlarındaki böcekleri zehirlemek için kullanılmıştır. Kimyasal adı 'diklorodifeniltrikloroetan'dır. Klorin içeren bu gazın insan dahil diğer canlılar için de öldürücü olduğu fark edildikten sonra üretimden kaldırılmıştır.

2- Dioksin: 100'ün üstünde çeşidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin tahribatı için kullanılır. Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha birçok hastalığa neden olmaktadır.

3- Cıva: Cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi çözünmemesidir. 1950-1960 yılları arasında etkisini önemli ölçüde göstermiş, Japonya'da birkaç yüz balıkçının ölümüne neden olmuştur. Bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmışsa da daha sonra son derece zehirli olduğu anlaşılıp vazgeçilmiştir.

4- Kurşun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak kullanılmaktadır. Vücudun içine girdiği takdirde çok zehirleyicidir; sinir sistemini çökertip beyne hasar verir.

5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan bir gaz karışımıdır. Solunduğunda toksik etkilidir.

6- PCB'ler: PCB, İngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls' ten gelmektedir. Bu endüstriyel kimyasal toksik ilk olarak 1929'da kullanılmaya başlanmış ve 100'ün üstünde çeşidi olduğu tespit edilmiştir. Bunlar büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev aletlerinde aynı zamanda boya ve yapıştırıcıların esneklik kazanmasında kullanılmaktadır. Bunun yanında kansere yol açtığı bilinmektedir.

7- Sodyumnitrat: Füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri korumak için kullanılan bir çeşit tuzdur. Vücuda girdiğinde kansere yol açtığı bilinmektedir.

8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar. Kükürtdioksit ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit yağmurlarını oluşturan sülfürürik asit (H2SO4) oluşur.

9- Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır. Doğal olanları protein ve nişasta içerirler. Sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester, spandeks, stirofoam gibi adlar alırlar.

Sera Gazları: Ozon:
Ozon tabakasının incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı yoldan arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı raporda, ozon tabakasında %5 - arasında bir azalma olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.

Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan Nimbus-7 uydusundan alınan verilere göre toplam atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları arasında orta enlemlerde %3-%5, yukarı enlemlerde %6 ila %8 arasında azalmıştır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki Ozon seviyesi ise 1979'daki seviyenin P'sine inmiştir. 1950 ve 60'lı  yıllardaki ozon kalınlığı da 1990'lı yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmiştir. "The National Research Council"ın 1982 Mart raporuna göre CFC salınımı bu şekilde devam ederse 21. yy'nin sonunda stratosferdeki ozon miktarı %5 ile arasında bir değerde azalacaktır.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas nedeni fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2 ve diğer sera gazlarıdır. Artan nüfus ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri de fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının büyük ölçüde çoğalmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artışının olası etkileri teoriler biçiminde incelenmektedir.

Şehirlerin Isı Adası Etkisi:

Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin başlıca nedenleridir.

Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artışıyla engellenmesi ve doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel ısınmalar da küresel ısınmayı arttırıcı etkidedir.
 
Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.

Örnek Şehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (ÇİN)...

Smog:

Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir sera etkisi oluşur. Gazlar, özellikle büyük şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.

Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda
- Akciğer ağrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Baş ağrısı
- Akciğer iltihapları görülür.
Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük boyutlara ulaşacaktır.

Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.

Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artışına bağlı olarak nehir sularının alçalması, suyolu ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini arttırmaktadır.