15 Mayıs 2011 Pazar

Küresel Isınmanın Türkiye'ye etkileri

Küresel ısınma ve yanlış su yatırımları, Türkiye'nin "su bütçesini" yok edebilir.Suyun aşırı tüketimine yönelik yatırımların devam etmesi halinde ülkemizin küresel ısınmanın etkilerinden olumsuz etkilenmesinden endişe ediyoruz. Türkiye, sanılanın aksine, su kaynakları açısından son derece fakir olup kişi başına düşen su miktarı dünya ortalamasının yaklaşık beşte birine karşılık geliyor.
Küresel ısınmanın etkisiyle Türkiye'nin su kaynakları daha da kısıtlı hale geleceği için su bütçemizin son derece dikkatli kullanılması gerekiyor.
Ülkemizin 2030 yılı su kullanım hedefleri ve yatırımları, suyun daha çok israf edilmesine neden olabilir.
Suyumuzu nasıl kullanıyoruz?Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü verilerine göre 2003 yılı itibariyle kullanılan suyun miktarı toplam 40,1 milyar metreküp. Bu miktarın 6,2 milyar metreküpü (%15,5) içme suyu, 4,3 milyar metreküpü (%10,7) sanayi, 29,6 milyar metreküpü (%73,8) ise tarımsal amaçlı olarak kullanılıyor. Bu dağılım içinde en büyük paya sahip (toplam su kullanımının dörtte üçü) tarımsal su kullanımının, DSİ 2030 planına göre 72 milyar metreküpe çıkarılarak yüzde 143 oranında artırılması öngörülüyor. Öte yandan, yine DSİ Genel Müdürlüğü verilerine göre sulanabilir alanların 2030 yılına kadar 4,9 milyon hektardan 8,5 milyon hektara çıkarılarak yüzde 73 oranında büyütülmesi planlanıyor.
Tarımda israf edilen suNe var ki, Türkiye'nin kısıtlı su kaynaklarının dörtte üçünü tüketen sulama yatırımları hızla yapılırken suyun tasarruflu kullanımı ve ürün deseni üzerinde yeterince durulmuyor. Ülkemizde sulanan alanların %94'ü, suyu israf eden yüzey sulama metotları (karık, tava ve salma) ile yapılırken geriye kalan sadece %6'lık bir alanda basınçlı sulama sistemleri (yağmurlama, damlama) kullanılıyor. Oysa yüzey sulama yöntemi yerine basınçlı sulama sistemlerinin oluşturulmasıyla tarımsal sulama için kullanılan sudan tüm ürünlerde en az yüzde 50 oranında tasarruf sağlanabilir. Bu güne kadar sulamanın yüzeyden yapılması nedeniyle Türkiye'nin su kaynaklarının en azından üçte birinin israf edildiği tahmin ediliyor.
Yüzey sulaması yapılarak suyun israf edilmesi ve şeker pancarı gibi aşırı su tüketen tarımsal ürünlerin desteklenmesi nedeniyle Konya Havzası'ndaki sazlıklar başta olmak üzere dünyaca ünlü pek çok sulak alanımızı kaybettik.
2030'da daha çok sulak alan yok olabilirDSİ, tarım sektörü dışındaki sektörlerde de suyun tüketiminde büyük bir artış öngörüyor ve toplam kullanılan su miktarını 40,1 milyar metreküpten 112 milyar metreküpe çıkarmayı (yüzde 179'luk artış) hedefliyor. Bu artışın Türkiye'nin doğal su rezervleri olan sulak alanları nasıl etkileyeceğiyle ilgili bir hesaplama bulunmuyor. Ancak hâlihazırdaki 40,1 milyar metreküplük su kullanımı nedeniyle Marmara Denizi'nden daha büyük bir yüzölçümüne karşılık gelen 1 milyon 400 bin hektarlık doğal sulak alanın (Türkiye'deki sulak alanların yaklaşık yarısı) kaybedildiği dikkate alındığında 2030 yılında doğal sulak alanların neredeyse tamamının yok olması bekleniyor.
Küresel ısınmaya hazır değilizKüresel ısınma tüm dünyanın ve Türkiye'nin su kaynaklarını tehlikeye sokarken, Türkiye suyun aşırı kullanımına neden olan tarımsal yatırımları gerçekleştirmeye devam ediyor. Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın "İsrail modeli" olarak tanımlanan basınçlı sulamaya geçiş konusundaki prensip kararları son derece sevindirici, ancak yeterli değil. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerini en aza indirebilmek için DSİ'nin 2030 yılında tarımsal su kullanımını %143 oranında artırarak yeni sulu tarım alanları açma hedefinin gözden geçirilmesi ve çevresel açıdan risk taşıyan projelerin iptal edilmesi şart.
Konu hakkında açıklama yapan Doğa Derneği Genel Müdür Güven Eken "Türkiye'nin küresel ısınmaya karşı mücadelesinde daha etkili olabilmesi için acil olarak harekete geçmesi gerekiyor. Bu nedenle, Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın su kaynaklarıyla ilgili politikalarını müştereken belirlemek konusundaki adımları son derece umut verici. Ancak Türkiye'nin su kaynaklarının korunabilmesi için Devlet Su İşleri'nin 2030 planlarında köklü değişiklikler yapılması ve çevre üzerindeki etkileri tam olarak bilinmeyen su yatırımlılarının durdurulması gerekiyor" dedi.

Küresel Isınmanın Toplumlar Üzerindeki Etkileri

Tarımda oluşacak büyük eşitsizlikler  Üretim şekli olarak tarım, iklimdeki 2-3 derecelik ısınmadan etkilenmez. Ancak bu ısınma, var olan eşitsizlikleri belirginleştirerek dünya çapında tahıl dağılımı üzerinde etki gösterecek. Kuzey yarımküre daha fazla verim alırken, sıcak ülkeler tatlı su kaynaklarında ve ekilebilir topraklarında büyük kayıplarla karşılaşacaktır. Bununla birlikte su taşkınları, veya fırtınaların sıklığındaki ve yoğunluğundaki artış, bu aşırı olayların zararlı sonuçlarını dünyanın daha büyük bir kısmına yayacak.
“Mısır, hintdarısı, darı, şeker kamışı, ve sıcak ürünler ısınmadan faydalanacak. Ama, tarım en çok Güney yarımkürede zarar görecek.”
Muhtelif etkenler
  Toprakların niteliği tarımın gelişiminde önemli bir etkendir. Oysa kuraklığın yerleşeceği her yerde, verimli toprak kalınlığı azalacak. Tersine, biyocoğrafi bölgelerin dağılım alanındaki değişim, özellikle yüksek dağlarda ve Kuzey yarımkürenin kuzey bölgelerinde yeni yerlerin ekilebilir toprağa dönüşmesinde katkıda bulunacak.
Bu ekilebilir toprakların niteliği ve kalıcılığı meteorolojik olayların yoğunluğuna ve sıklığına bağlıdır. Tarladaki ürünler fırtınalarla yere serilir, deniz seviyesinin yükselmesi veya su taşkınları ile sular altında kalır, dolu sağanaklarıyla kırılır, su hortumları yüzünden daha dalındayken çürür ve sayıları iklimsel etkenlere bağlı olan parazitlerden zarar görür. En aşırı olaylar toprağı kelimenin tam anlamıyla altüst eder. Subtropikal kuşaktaki şiddetli yağmurlar verimli toprağın ince örtüsünü alıp gider.
Sonuç olarak, tarımın geleceği toprakta bulunan su miktarına bağlıdır. Su miktarı eksik olduğunda özellikle Mağrib, Orta Asya ve Güney Afrika gibi fakir ülkelerdeki sulu alanların üretim bölgelerinden olan uzaklığı daha da artacak. 1,7 milyar insan şu anda suyun çok az olduğu bölgede yaşıyor. Bu sayı 2100’de hatta 2050’lerden itibaren 5 milyar olabilir. her şeye rağmen mısır, hintdarısı, darı veya şeker kamışı gibi tropikal bitkiler uyum sağlayabilmek zorundalar.
Kuzeyde artan verimlilik
 Sıcaklık artışına bağlı olan büyüme mevsimlerinin uzaması fotosentez biçimlerini kolaylaştırdığı için, tahıl tarımına patates veya manyokaya öncelikle yarar getirecektir. Avrupa’da bugünden 2050’ye kadar, doğal evrim düzeltildikten sonra hektar başına buğday verimi %9’dan %35’e yükselebilir. Bu artıştan daha çok kıtanın güneyi özellikle İtalya, Yunanistan, Fransa’nın güneyi ve İspanya’nın kuzeyi yararlanacak. Bu arada uzun sıcak haftalar boyunca yağış eksikliği, bu tarlaların aniden yok olmasına neden olabilir. Fransa’da, Yunanistan’da, Avusturya’da, Portekiz’de ve İtalya’da verimin birkaç hafta içinde %30 düştüğü 2003 yazında durum buydu. Kuraklığın yerleşebileceği Portekiz’in güneyinde verimlilik hektar başına 3-4 ton azalacak. Kıtanın kuzeyinde ise havanın ılımanlaşması sayesinde aynı oranda artacak. Örneğin Finlandiya’da her bir ek derece için, ekilebilir bölgelerin kuzeye doğru 100 ila 150 km arasında alanlarını genişleceteği tahmin ediliyor. Dünya ölçeğinde, Kuzey Amerika %20 ila %50, Avrasya’nın tahıl ambarına dönebilecek Rusya’nın ise %40 ila %70 arasında bir verimlilik artışıyla daha fazla fayda sağlayacak bölgeler olacak. Oysa, Afrika’da yanlış işletim yüzünden gerileyen ekilebilir toprak alanı hızlanan bir ritmle azalacak. Hektar başına verimlilik aynı düşüşü izleyecek. Tropik asya bölgelerinde pirinç fotosentezindeki özellikler nedeniyle her bir ek derece için, üretimde %7,4’lük bir azalmadan endişe ediliyor. Ama küresel olarak tarımsal üretim miktarı artacak. Hiç kuşku yokki bu artıştan faydalanmadaki eşitsizlik daha da artacak. Zengin ülkeler, daha önce hiç olmadığı kadar fakir ülkelerin ithalatını finanse edecek.
Okyanuz Seviyesinde Yükselme
 Deniz suyu, yüzyıllardır kıyılara saldırıyor. Bir çok insan karaların iç kısımlarına doğru gitmek zorunda kalacak. Alçak mercanadaları ve adalar tamamen yok olacak ve şehirler yeniden kurulmak zorunda kalacak. Tuzlu su, toprağın içine işleyerek yer altı su tabakasının kaynağını bozacak, kıyıların korunması için önemli olan ve hem karada hem denizde yaşayabilen canlıların biyolojik ortamını bozacak. Daha endişe verici olan ise okyanusların karbondioksit emme kapasitesinin azalacak gibi görünmesidir. Okyanus doyma noktasına mı gelecek? Bu durumda çok uzun bir süre için okyanuslar karbon kaynağına dönüşecek.
“2100’de okyanus 14cm ila 80 cm arasında yükselecek. Bu yükselme şimdiden başladı ve yüzyıllar boyunca devam edecek. Ama bunun sorumlusu deniz buzulları olmayacak. Akıntılar ve kıyılar, etkilerini ölçemediğimiz büyük bir enerjiye maruz kalacaklar.”
Deniz nereye kadar yükselecek?
   Okyanuslar yeryüzünün ortalama sıcaklığının yükselmesine iki türlü tepki verecek, bunlardan ilki genleşme, ikincisi ise buzul ve buzul takkelerinin erimesi ile su miktarının artması. Isınmanın gittikçe daha derin katmanları etkilemesiyle genleşme uzun zaman alacak. Daha yavaş gerçekleşen buzların erime süreci ise toplamda bin yıldan uzun sürecek. Dünyanın ortalama sıcaklığı 2100 yılında sabitlense bile takip eden yıllarda deniz seviyesi yükselmeye devam edecek. Farklı senaryolar, 2100’de deniz suyundaki ortalama yükselmenin mevcut iklim modelleri içinde, 14 cm ila 80 cm arasında olacağını belirtiyor. Kutup buzulların tamamen erimesi gibi gerçekleşmesi oldukça zor bir varsayımda bu erimenin etkisi azami 80m’ye ulaşacak.
Tehdit altındaki kıyılar, kullanılamayacak adalar
   Bu yüzyıl boyunca, zaten geri çekilmekte olan akarsu deltaları, deniz tarafından yutulmaya devam edecek. Alçak kıyılar doğrudan tehdit altında. Toprağın sabit olduğunu dikkate alırsak, bu tehdidi belirleyebilmek için insanların ayaklarını suda bulmayacaklarından emin olduğu yüksekliği yaklaşık 3 ile çarpmak gerekmektedir. Buda aşağı yukarı 3metre olsun. Oysa dünya nüfusunun %20’den fazlası denizden üç metre yüksekliğin altında yaşıyor. Bir küresel modelleme, Bangladeş gibi bazı kıyıların 30 km’ye kadar geri çekileceğini öngörüyor. Fransa’da ise her bir metrelik yükselme için kıyıların 100 metre geri çekileceği tahmin ediliyor. Bu durum kumsalların heryerde yok olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü yeterince tortu biriktirebilenler kurtulacak.
Suların yükselme limitlerini aşması
  Kıyı topografyasının rezonans olaylarının merkezi olduğu yerlerde, suların ilerlemesi, güneş dünya ve ayın aynı hizada olduğu büyük genlikli gelgit ve fırtına dalgalarını daha büyütecektir. Suyun azami seviyesinin beklenenin üzerine çıkması limit aşımları daha sık olacaktır. Modeller, Loire halicinde, deniz seviyesinde 30 cm’lik bir yükselme için, 1,4 km’lik bir fazlalığın 100 yılda bir değil 10 yılda bir görüleceğini belirtiyor.
Akıntılar
  Atmosfer okyanus ikilisi tarafından kullanılan enerjideki artışın El Nino ve El Nina olayları üzerinde sonuçları olabilir. Bununla birlikte, araştırmacılar bu yüzyıl boyunca ne Nino ve Nina salınımında kuvvetli bir hızlanma nede meteorolojik belirtilerinde bir yoğunlaşma bekliyorlar. Muhtemelen Kuzey Atlantik salınımı içinde aynı durum geçerli olacak. Buna karşılık Gulf Stream, küresel okyanus dolaşımının bir parçasıdır. Oysa, Gröland buzulunun olası hızlı erimesi, Gulf Stream akıntısın önünde bir tuzsuz deniz suyu barajı oluşturabilir. Bu baraj ise, akıntıyı yön değiştiremeye zorlayacak ve akıntının dönen bandı başlatıcı hareketi yapmasına engel olacak. Bu durumda başlatıcı hareket daha güneyde buluncak ki, bu da Batı Avrupa kıyılarının görünümünde hatırı sayılır bir değişime yol açacaktır. Yani modellere bakılırsa dah az ısınma olacak, ama soğuma olmayacak. Bu arada, dönen bandın durması okyanuslarda büyük bir düzensizlik oluşturacak.
Genel olarak, deniz seviyesinin yükselmesi ve yüzeyindeki ısı artışı, deniz buzullarının küçülmesi ile tuzluluk oranında, dalga rejimlerinde ve okyanus dolaşımındaki değişimler denizlerdeki ekolojik yapıları değiştirecektir.

Nükleer fizikçilere göre küresel ısınma felakete sürüklüyor.

Avrupa'da kayak merkezleri küresel ısınma nedeniyle tehdit altında

Bilimadamlarının insanlığı bekleyen tehlikeleri göstermek için 1947'de ortaya çıkardıkları temsili kıyamet günü saati ileriye alındı. Temsili saate göre artık gece yarısına sadece 5 dakika kaldı.

Bilimadamları insanlığın sonunu temsil eden 'kıyamet saatini' iki dakika ileri aldı.

Saati ABD'nin nükleer silah programında çalışan bilimadamları tarafından kurulan Nükleer Bilimciler Dergisi üyeleri ayarladı.

İnsanlığı uyarmak için yaratılan 'kıyamet saati' ilk kez kamuoyuna sunulduğu 1947 yılından bu yana 18 kez ileri alındı.

'Kıyamet saati' en son 11 Eylül saldırıları ve ABD'nin Balistik Füze Anlaşması'ndan çekilmesi nedeniyle 2002'de ayarlanmıştı.

Gerekçe hep nükleer araştırmaların ya da silahlanma yarışının bir ileri aşamaya geçmesi ya da savaşlar oldu.

Ancak yelkovan ilk kez farklı bir tehdit nedeniyle ileriye alındı: Küresel ısınma.
Bilimadamları tarafından yapılan açıklamada "Karbon salınımlı üretim teknolojileri ve otomobiller nükleer patlamalardan daha tehlikeli olmayabilir ancak yaşam için en az o boyutta bir tehdit ve panzehiri yok" ifadesine yer verildi.

OECD'den de küresel ısınmanın Avrupa'daki etkilerine ilişkin çarpıcı bir açıklama geldi.

Örgütün raporuna göre Avrupa'da ünlü kayak merkezleri küresel ısınma nedeniyle tehdit altında bulunuyor.

Özellikle de Almanya'nın Bavyera eyaletindeki kayak merkezleri.

Raporda Fransa İtalya ve İsviçre Almanya'ya göre daha iyi durumda olmakla birlikte kayak merkezleri açısından risk altındaki ülkeler olarak sıralanıyor.

Biyolojik Çeşitlilik, Çevre Sorunları ve Etkileri

Biyolojik Çeşitlilik:
• Bir bölgedeki bitki ve hayvan türlerinin ve çeşitlerinin sayıca zenginliği biyolojik çeşitlilik anlamına gelir.
• Ülkemizde hayvancılıkta koyun, sığır, keçi; ormancılıkta çam ve meşe türleri; balıkçılıkta ise alabalık, kefal ve levrek bulunmaktadır. Köy pazarlarında ise acur, taflan, çitlenbik, iğde, göleviz, ahlat, alıç, delice, idris, melengiç, hünnap, üvez, yonca, mürdümük gibi sebze ve meyvelere rastlanır.
Nesli Tükenen Canlılar
• Anadolu leoparı
• Asya fili
• Kunduz
• Aslan
Nesli Tükenmek Üzere Olan Hayvan türleri:
• Akdeniz foku
• Deniz kaplumbağası
• Kelaynak
• Alageyik
• Bozayı
Nesli Tükenmek Üzere Olan Bitki Türleri:
• Kardelen
• Gölsoğanı
• Sıklamen
• Karçiçeği
• Orkide

ÇEVRE SORUNLARI VE ETKİLERİ

HAVA KİRLİLİĞİ• Hava kirliliği sonucunda asit yağmurları, sera etkisi, küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi gibi olumsuz sonuçlar doğar.
• Havadaki azot ve kükürt gazları su buharı ile birleşerek asit oluşmasına neden olur. Sonucunda asit yağmurları oluşur.
• Atmosferde sera etkisi olan gazlar (karbondioksit) arttığında soğurulan ışın da artar. Bu olay atmosferin ve Dünya’nın daha çok ısınmasına sebep olarak küresel ısınmayı doğurur. Küresel ısınma kimi yerlerde çölleşmeye neden olurken kimi yerlerin ise sular altında kalmasına sebep olan bir felakettir. Ozon tabakasının delinmesi bitki ve hayvanlarda olumsuz durumlar yaratarak biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkiler.

SU KİRLİLİĞİ

• Endüstriyel atıklar, ev atıkları tarımsal mücadele ilaçları, doğal ve yapay gübreler, sanayi kuruluşlarının olumsuz etkisi suların kirlenmesine sebep olmaktadır.
• Ülkemizde Marmara Denizi, İzmit ve İzmir Körfezleri, Sakarya ve Gediz nehirleri, Tuz Gölü ve Akşehir Gölü su kirliliğinin görüldüğü yerlerdir.

TOPRAK KİRLİLİĞİ

- Yerleşim alanlarından çıkan atıklar, eksoz gazları, endüstri atıkları, tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine neden olmaktadır.



ORMAN TAHRİBİ

• Ormanlar;
- Erozyonu önler.
- Besin maddesi sağlar.
- Kereste hammaddesidir.
- İlaç hammaddesi olarak kullanılır.
- Oksijen kaynağımızdır.
• Ancak yapılan araştırmalar Türkiye’de 1937 yılından bu yana 1, 5 milyon hektarlık alan yok olmuştur.
• Erozyon: Verimli toprağın su ve rüzgar ile aşınarak yok olmasıdır.

ÇIĞ
• Eğimli arazideki kar kütlesinin önündeki taş, toprak ve ağacı alarak götürmesidir. Aşınma ve taşınma yoluyla toprağın verimsizleşmesine neden olur.
NÜKLEER KİRLİLİK
• Nükleer silahlar ve nükleer kazalar sonunda ortaya çıkan nükleer atıklar kirliliğe sebep olmaktadır. 1986 yılında yaşanan Çernobil Nükleer Enerji Santrali Kazası’ndan ülkemizde en çok Karadeniz Bölgesi etkilenmiştir.

Küresel ısınma

Küresel ısınmanın sonuçları

  



  Küresel ısınmanın sonuçları  BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) çalışmaları sonucunda, küresel ısınmanın Avrupa'da, kutuplarda, küçük ada devletlerinde ve dünyanın başka bölgelerinde yol açabileceği sonuçlar belirlendi.  Taslak halindeki rapor, 130'u aşkın ülke hükümetinin desteklediği ve 2000 dolayındaki bilim adamını ve hükümet temsilcisini kapsayan IPCC'nin yarın başlayacak toplantılarında ele alınacak ve nihai şekli, 6 Nisanda Brüksel'de açıklanacak.
      -İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN AVRUPA'DA BEKLENEN ETKİLERİ- küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri
     küresel ısınma, küresel ısınma nedir, küresel ısınmanın nedenleri, küresel ısınmanın sebepleri, küresel ısınma videoları, küresel ısınma resimleri -Nehir yatağı havzalarının, şiddetli ve tehlikeli akıntılara sahip kısımları yüzde 19'dan, 2070 yılında yüzde 34-36'ya çıkacak.

      -Batı Avrupa'da muhtemelen milyonlarca insan, sulak alanlarla iç içe yoksunluk içerisinde yaşayacak.

      -Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir senaryonun gerçekleşmesi halinde 2080'lerde yılda fazladan 2,5 milyon kişi daha kıyı şeritlerindeki sellerden etkilenecek.

      -Çeşitli senaryolara göre 2070'lerde akarsu potansiyelleri Avrupa'nın Akdeniz kısmında yüzde 20-50 arasında düşerken, Kuzey ve Doğu Avrupa kısımlarında yüzde 15-30 arasında artacak. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -Alp buzullarının küçük olanları ortadan kalkacak, büyükleri 2050 itibariyle yüzde 30-70 arasında eriyecek.

      -Akdeniz'e yönelik turizm yazın düşerken, ilkbahar ve sonbaharda artacak.

         -KUTUPLAR VE BAZI DİĞER BÖLGELER- küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri
 
      -Kuzey kutbundaki deniz buzulları 2100'e kadar yüzde 22-33 arasında azalacak, Antarktika'da ise tamamen ortadan kalkabilecek.seo arama motoru optimizasyonuDeniz dışı alanlardaki buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki deniz seviyesini yükseltecek. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin 18-59 santimetre arasında olabileceği tahmin ediliyor.

      -Şu anda 500 bin kilometre kare olan Himalaya buzul alanı, 2030'da 100 bin kilometre kareye kadar gerileyebilecek. küresel ısınma

      -Asya'da birçok ülkede açlık sorunu olacak. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -Asya'da 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısı 1,2 milyar kişiye kadar yükselebilecek. küresel ısınma küresel ısınma nedir küresel ısınmanın sebepleri küresel ısınmanın nedenleri küresel ısınmanın etkileri

      -Ada devletlerde genellikle kıyılara inşa edilen uluslararası havaalanları ve yollar su altında kalabilecek.

Küresel Isınma ve Büyük Erime

"Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız"George Philander
  
Dünya ısınıyor, hem de hızla. Peki bizler bu ısınmanın ne kadarından sorumluyuz? Şu anda Alaska'dan And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6 C arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar çok daha fazla ısındı. Sonuçlar pek de iç açıcı değil. Buzullar eriyor, nehirler kuruyor, kıyılar erozyona uğruyor ve yakınlarda yaşayan toplulukları tehdit ediyor. Yüzlerce yıldır ormanları kesiyor; kömür, petrol ve benzin yakarak bitkilerle okyanusların soğurabileceğinden çok daha büyük bir hızla karbon dioksit ve ısıyı tutan diğer gazları atmosfere salıyoruz. Atmosferdeki karbon dioksit düzeyi bugün, yüz binlerce yıl önce olduğundan çok daha yüksek.

   İklim uzmanlarından George Philander, "Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız" diyor.

   Bazı şüpheciler, "Hemen karar vermeyin" diyor. İklim kararsızlığıyla ünlüdür. Bin yıl önce Avrupa ılımandı ve İngiltere'de şaraplık üzümler yetişiyordu; 400 yıl öncesine gelindiğinde ise iklim değişmiş, hava serinlemiş ve Thames belirli aralıklarla donmaya başlamıştı. Şu andaki ısınma da doğanın kaprisi, geçici bir durum olamaz mı? Uzmanlar, "Bundan çok da emin olmayın" diyor. Ancak gezegen genelinde ateşi yükselten bir diğer etken daha var.

   IPCC (BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli), yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5 C'lik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir. Ve bazı uzmanlar günümüzdeki sıcaklık artışının yıkıcı bir iklimsel sendelemeyi hızlandırabileceği konusunda kaygılı.

   IPCC, iklim sisteminin nasıl işlediğini ve insan etkinliklerinin bunu nasıl değiştirdiğini anlamamızı sağlayan daha güçlü kanıtları içeren üçüncü değerlendirme raporunu 2001 yılında yayınladı. Bu değerlendirmeye göre, "son 50 yılda gözlenen ısınmanın büyük bölümünün insan etkinliklerine bağlanabileceği konusunda yeni ve daha güçlü kanıtlar" vardır.

  Raporda ayrıca, küresel ısınmanın daha önce düşünülenden daha hızlı ve şiddetli gerçekleştiği saptaması da yer almaktadır. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor.

IPCC, iklim değişiminin şu anda yaşandığına ilişkin şu kanıtları gösteriyor:

  • 1990 yılı bilinen en sıcak onyıl, 1998 ise en sıcak yıl olmuştur (Not: BM Dünya Meteoroloji Örgütü'ne (WMO) göre, 1998 kaydedilmiş en sıcak yıl olmaya devam ederken, 2002 en sıcak ikinci yıl olarak 2001'i de geride bıraktı).
     
  • Ortalama küresel yüzey sıcaklığı arttıkça, kar örtüsü ve buz alanları da azalmıştır.
     
  • Ortalama küresel deniz düzeyi yükselmiştir ve okyanuslar ısınmaktadır.
     
  • Bölgesel iklim değişiklikleri özellikle de sıcaklık artışı, şimdiye kadar birçok fiziksel ve biyolojik sistemi etkilemiştir.Bu etkiler şunları içermektedir:
    * Buzulların küçülmesi,
    * Permafrost tabakasının çözülmesi,
    * Nehir ve göllerdeki buz tabakalarının daha geç oluşması ve daha erken erimesi,
    * Orta-yüksek düzeydeki büyüme mevsimlerinin uzaması,
    * Bitki ve hayvanların yaşam alanlarında değişiklikler,
    * Bazı bitki ve hayvan popülasyonlarında azalma,
    * Ağaçların erken çiçeklenmesi, böceklerin erken ortaya çıkması, kuşların erken yumurtlaması

     
  • Akdeniz bölgesi de tehlikeli iklim değişimi etkilerine karşı savunmasız durumdadır.